03 Şub Pulp – Charles Bukowski
Charles Bukowski’nin, sevdiğim romanlarından birini tekrar okuyorum. Evet Pulp’ı 2009 yılında okumuştum. Fakat kitap ile ilgili birçok ayrıntıyı hatırlamıyordum. Tekrar okumaya karar verdim ve hemen başladım. Kitap çok sürükleyici olduğundan birkaç güzel saat içerisinde bitiyor zaten.
“Eğer konuşan iç organlarımız olsaydı, doktorlara ihtiyacımız olmazdı…”
Kesinlikle doğru!
Kitap dedektifimiz Nick Belane’nin başından geçenleri konu alıyor. Anlatıcımızda dedektif Nick Belane. Kahramanımızın dostu yok. Hatta kahramanızımın arkadaşı da yok diyebiliriz. İşin aslı kahramanımızı öldürmek istemeyen yok diyelimde konu daha net anlaşılsın. Buna rağmen çözmesi gereken olaylar var. Celine gerçek Celine mi? Bayan Ölüm istediğini alabilecek mi? Kırmızı Kırlangıç nerede? Uzaylı Jeannie Nitro’dan nasıl kurtulabiliriz? Cindy kocasını aldatıyor mu? Aldatıyorsa kimle? Postacıdan intikam almalımıyım? Ne çok sorun var değil mi? İşte kitabımız bu sorunlarla harmanlanıyor, dedektifimiz L.A.’nın en iyi dedektifi ama!
“Televizyon denilen bu o..pu çocuğunu seyredip sıkıntını dağıtmaya çalıştığında yalnızca kendini daha da kötü hissediyordun. Bitip tükenmeden birbiri ardına anlamsız yüzler geçiyordu karşından. İçlerinde birkaç tane ünlünün de bulunduğu sonsuz bir aptallar resmi geçidiydi televizyon. Eğlence programları güldürmüyordu, dramlar da dördüncü sınıf şeylerdi…”
Kitapta bir çok yerde kendimden yerler buluyordum. İşte bu alıntıda televizyon ile ilgili fikrimi gayet net açıklıyordu. Hatta birkaç ekleme yapma şansım olursa birebir anlatıyor diyebilirim.
Peki bu kitapta beni üzen ne oldu? Çeviride yapılan hatalar. Daha doğrusu Türkçe deyimleri kullanmaları. “Kambersiz düğün olmaz”, “Kısa kes aydın havası olsun” gibi. Çevirmen bunları koyarken sanırım bunun okuyucuyu bir anda kitaptan soğutacağını daha doğrusu içine girdiği o ambiyansı bozacağını düşünmüyor. Kitap okurken o ortamı o anı hayal edersiniz ve zihninizde o anlatılan anı yaşatırsınız. Hikayenin geçtiği yerden bir anda alakasız bir yere ait kelimeler duyduğunuzda bir anda oradan çıkarsınız. Pulp’da bunu birkaç kez yaşatan çevirmen, ya kitaba çok saygı duymuyordu ya da okuyucunun bu şekilde bir dağılma yaşayacağını hesaba katmamıştı. Bu kısım gerçekten üzücüydü Parantez yayınlarına yakışmamış bence.
“Eskiden yazarların hayatları, yazdıklarından daha ilginçti. Şimdiyse ne hayatları ne de yazdıkları ilginç.”
Charles Bukowski’nin tespitlerinden biride bu. Evet hakikaten haklı. Günümüzde hayatların farklılaşması ya da belli bir noktaya kadar kolaylaşmasındanmıdır, yoksa hemen hemen herkesin birşeyler yazmaya başlaması ve bir kısa hikaye bile yazsa “Yazar” ünvanını üzerine yapıştırmasından mıdır bilinmez dediği gibi bir durum var.
Charles Bukowski severlerin zaten kaçırmayacakları bir eser. Yazar ile yeni tanışacaklar için ise, Ekmek Arası, Factotum, Kasabanın En Güzel Kızı gibi kitaplardan sonra başlanması gereken bir kitap. Sakın saçma sapan yorumlara bakarak değerlendirmeyin Charles Bukowski’yi. Önyargılarınız olmadan okuyun. Göreceksiniz ki es geçilmemesi gereken değerli bir yazardır.
Argolu okumalar…
Kitap adı: Pulp
Orijinal adı: Pulp
Yazar: Charles Bukowski
Çeviri: Melih Katıkol
Yayınevi: Parantez
Sayfa: 172
Baskı: 1995
Tür: Roman
Not: Parantez Yayınları’na çok teşekkürler onlarda olmasa Charles Bukowski okuyamayacağız. Tüm çevirileri Avi Pardo çevirileri olursa daha da çok sevineceğiz tabi 🙂
Metis Edebiyat sadece dört kitap basmıştı ama Büyük Zen Düğünü ve Kasabanın En Güzel Kızı bitti sadece Ekmek Arası ve Factotum kaldı. En güzel iki kitabıdır bu arada Charles Bukowski’nin.
#Pulp – Charles Bukowski #Pulp #Charles Bukowski
- Like
- Digg
- Del
- Tumblr
- VKontakte
- Buffer
- Love This
- Odnoklassniki
- Meneame
- Blogger
- Amazon
- Yahoo Mail
- Gmail
- AOL
- Newsvine
- HackerNews
- Evernote
- MySpace
- Mail.ru
- Viadeo
- Line
- Comments
- Yummly
- SMS
- Viber
- Telegram
- Subscribe
- Skype
- Facebook Messenger
- Kakao
- LiveJournal
- Yammer
- Edgar
- Fintel
- Mix
- Instapaper
- Copy Link
Yorum yok