19 Nis Fahrenheit 451 – Ray Bradbury
Fahrenheit 451, çok kısa süre bir süreliğine dalıp çıktığınız bir deniz gibi. Nefesinizi tutup dalıyor ve gerçekte nefes aldığınız dünyadan çok farklı bir dünyayla karşı karşıya kalıyor, bittiğinde ve yeniden kendi dünyanıza vardığınızda sudan çıkmış balığa dönüyorsunuz. Dediğim gibi kısa bir süreliğine çünkü üç dört saat gibi kısacık bir sürede kitabın son sayfasına varıyorsunuz.
Distopya türündeki eser, gelecekteki ABD’de geçiyor. Yazılı kültürün otorite tarafından yok edilip, her şeyin görsel kültüre indirgendiği, insanların televizyon ve haplar aracılığıyla susturulup beyinlerinin yıkandığı ve “sığlaştırıldığı” bir devirden bahsediliyor. İnsanlar öyle uyuşturulmuş ki artık aile adı altında bir araya gelen insanlar, kendi ailelerinden biri öldüğünde üzüntü dahi hissetmiyor, çiftler çocuk yapmayı kesinlikle düşünmüyor ve çocuk yapanlar da onlara karşı alışılageldik şefkatli bir ebeveyn hissi beslemiyor. Bütün bunların yanında çoğu insan mutlu olmamasına rağmen “mutlu” olduğuna, “özgür” olduğuna, her şeyin yolunda olduğuna inanıyor, inandırılıyor.
Yazılı kültürün “yokluğunun” denetlenmesi için oluşturulan “itfaiye” birliği, söndürmek yerine yakmak gibi yeni bir misyon kazanıyor. Mekanik tazılar, salonun dört duvarını kaplayan televizyonlar ve programlar, çok daha hızlı arabalar, devrin kendine has özellikleri arasında yer alıyor. 1951 yılında ortaya çıkmış bir roman, dolayısıyla Bradbury’nin hayatımızı uyuşturanlara televizyonun yanında interneti dahil etmemesi çok doğal.
Sonuç olarak, kitap, itfaiyecilerden olan Guy Montag adlı bir adamın, Clarisse adlı dünyaya herkesten farklı bir gözle bakan kızla tanışmasını, yaktığı kitaplardan birini eve getirmesini ve yaptığı işi sorgulamasıyla birlikte hayatının seyrinin değişmesini ve kitapları yok olmaktan kurtarmanın çaresini onları ezberlemekte bulan bir örgüte katılmasına kadar geçen süreci anlatıyor.
Distopya deyince 1984, Cesur Dünya gibi distopyalarla birlikte ilk üç sırada akla gelen bir kitapmış Fahrenheit 451. Adı her ne kadar diğerlerine göre daha az duyulmuş gibi gelse de çok başarılı ve kesinlikle es geçilmemesi gereken bir kitap.
Çok beğendiğim bir kaç alıntıyla yazıyı bitiriyorum, herkese iyi okumalar dilerim…
“Ben anti-sosyalim, öyle diyorlar. Onların arasına karışmıyorum. Çok garip. Ben aslında çok sosyal biriyim. Bu tümüyle, sosyalle ne kastettiğinize bağlıdır, değil mi? Bana göre sosyal demek bu gibi şeyler hakkında konuşmak demektir. Ya da dünyanın ne kadar tuhaf olduğundan söz etmektir. İnsanlarla birlikte olmak güzel. Fakat bir grup insani bir araya getirerek, sonra da benim konuşmama izin vermemek sosyallik değildir bence.” – Clarisse
Okuyucu notu: Yaşamım boyunca farklı farklı insanlardan sosyalsin/antisosyalsin gibi ithamları fazlasıyla duymuş biri olarak bu iki kavramı defalarca sorgulamıştım kendi kendime. Çoğuna göre, etrafının arkadaşlarla dolu olması, boş veya dolu fark etmeksizin ağzının laf yapması, sinemadır lokantadır gezip tozmak “sosyallik” sınırları içinde yer alıyormuş gibiydi. Kitabı okuduğumda artık sosyalliğın bana göre anlamını bulmuş oldum.
“Yaşarken milyonlarca şey yapmıştı. Elleri her zaman bir şeyler yapmakla meşgul olurdu. Ve öldüğü zaman, birden onun için ağlamadığımı, fakat yaptığı şeyler için ağladığımı fark ettim.” – Grange
“Seni rahat bırakayım! Bütün bunlar çok iyi de, peki ben kendimi nasıl rahat bırakabilirim? Bizim rahat bırakılmaya ihtiyacımız yok. Ara sıra bir şeylerden gerçekten rahatsız olmamız gerekiyor. Ne zamandan beri gerçekten böyle rahatsız oldun? Önemli bir şeyler hakkında, gerçek bir şeyler hakkında.” – Guy Montag
“Karım, karım. Zavallı Millie, zavallı Millie. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Ellerini düşünüyorum. Fakat onları bir şey yaparken hatırlamıyorum. Ya yanlara bırakılmış, ya kucağında ya da bir sigara tutar durumdalar, fakat, hepsi bu kadar.” – Guy Montag
“Zenciler Küçük Siyah Sambo’yu sevmiyorlar, yak gitsin. Beyazlar Tom Amcanın Kulübesi’yle ilgili iyi şeyler hissetmezler, yak gitsin. Birisi çıkmış tütün ve akciğer kanseri hakkında bir kitap yazmış. Sigaracılar ağlıyor mu? Yak kitabı.
…Hepsini yak, her şeyi yak. Ateş parlaktır, ateş temizdir.” – Beatty
Kitap adı: Fahrenheit 451
Orijinal adı: Fahrenheit 451
Yazar: Ray Bradbury
Çeviri: Korkut Kayalıoğlu & Zerrin Kayalıoğlu
Yayınevi: İthaki
Sayfa: 240
Baskı: 2014
Tür: Bilim Kurgu, Roman
#Fahrenheit 451 – Ray Bradbury #Fahrenheit 451 #Ray Bradbury
- Like
- Digg
- Del
- Tumblr
- VKontakte
- Buffer
- Love This
- Odnoklassniki
- Meneame
- Blogger
- Amazon
- Yahoo Mail
- Gmail
- AOL
- Newsvine
- HackerNews
- Evernote
- MySpace
- Mail.ru
- Viadeo
- Line
- Comments
- Yummly
- SMS
- Viber
- Telegram
- Subscribe
- Skype
- Facebook Messenger
- Kakao
- LiveJournal
- Yammer
- Edgar
- Fintel
- Mix
- Instapaper
- Copy Link
Yorum yok