21 Mar Anna Karenina – Lev Nikolayeviç Tolstoy
Bu yıla güzel bir romanla giriş yapmak istemiştim ve uzun zamandır kütüphanemin önünden geçerken gözüme ısrarla ve anlamsızca takılan Anna Karenina’yı bu ısrara ve içimde ki kemirmelere istinaden okumaya başladım. Hem yılın son günleriydi hem yoğun kar başlamış bütün atmosfer ve zaman kitap için hazırdı.
Neyse romantikliği bir kenara bırakalım. Tolstoy malum 19. asrın en vurucu yazarlarından. Bu yazarın gençlik serisi kitapları keza okudukça betimleme gücünü anlayabildiğimiz, dili akıcı, belli karakterlere sizi bağlayabilen bir yanı var. Hoş, çokça yazar için de tüm zamanların en çok okunan ve sevilen kitabı olarak gösterilen Anna Karenina içindeki etkenlere bakarak aynı şeyleri söyleyebiliriz.
Romanı yorumlarken tabi beklentilerime, bana ne cevap verdiğine, ne kattığına, gerçekten de benim için bir başyapıt mı değil mi bunlardan bahsetmeye çalışacağım.
Birçok bakış açısı farklı sonuçlara götürecektir roman hakkında. Kitapta iki temel hikâye var. Birincisi ve ana temel hikâye evli ve olgun bir kadının, evlilik arifesinde olan genç bir kont ile büyüleyici tanışması ve birbirlerine âşık olduktan sonra bu aşkın getirdiği sonuçları beraber yaşamalarını konu alıyor. Bu yorum tabi su yüzeyinde görünen parçanın kısmı.
Derinliklerinde, Anna’nın, dini bütün kocasının, daha önce hiç duygu geliştirmemiş, içindeki dürtüleri her zaman baskılamış adamın yaşadığı yüzleşme, yaşamının gereksinimlerinin değişmesine tanık oluyoruz. Bunu İncil’den alıntılayarak bu karakter üzerine oturtmaya çalışmış Tolstoy; “sana tokat atıldığında diğer yanını uzat.” Tolstoy bu karakteri dinin tüm gerekliliklerini uygulayan bir karaktere büründürerek, kendi düşüncelerini de yansıtmaya çalışmış gibi bir durum söz konusu ki bu tip empoze etmeleri yahut yargılarını diğer karakterlerde de görüyoruz.
Bu yasak aşkın, Anna ve Vronsky’in içinde bulunduğu sosyetedeki yankılarını, sosyetenin bu bireylere davranışlarını da, özellikle kocasını aldatan bir kadına yönelik davranışları dönemin toplumu yönünden incelemiş Tolstoy. Hatta onlara bir araya getirmek için uğraşan karakterlerin bir süre sonra kim ne der düşüncesiyle Anna ile ilişkilerini kopardıklarını da görüyoruz. Keza, o dönem de aile içinde erkek eşini aldattığında, kadın bir şekilde ikna edilmeye çalışılır, söz hakkı tanınmaz ama adam ayıplanmaz iken (yani bir problem yokken), Anna ve Vronski ilişkisi ile bir tezat yaratıyor yazar.
Bu yıkıcı aşk, Anna ve Vronsky üzerinde bolca kavga, ama öte yandan bağlılıkta sunuyor. Bir aşkın, evli bir kadın ile genç bekâr bir erkeğin o dönemde böyle bir sosyete içinde ancak böyle yaşanabileceğini, getirdiği yıkıcılığın sonuçlarını gösteriyor yazar.
İkinci temel hikaye örgüsü de, Vronsky ile evlilik arifesinde olan genç sosyetik, şımarık bir kızın (Kiti), Vronsky onu terk ettikten sonraki olgunlaşma dönemini ve bir diğer toprak sahibi olan Levin ile evliliğe giden ilişkisini konu alıyor. Dikkatinizi çekerim, iki bekâr insanın aşk hikayesidir bu.
Levin, kitabın diğer edebi incelemelerinde de bahsedildiği gibi, Tolstoy’un alter egosudur. Tolstoy ne düşünüyorsa, ekonomik sistem, tarım, seçimler, bürokrasi, aristokrasi, yaşayış biçimleri üzerinde ki tüm düşüncelerini Levin üzerinden veriyor. Levin romanın sonuna kadar her şeye mantık ile cevap vermeye çalışıyor ve kendisi bir tanrı tanımaz kişilik. Neden severiz, sevgi nasıl oluşur, bilimin ve aklın çözemediği sorulara cevap vermeye çalışırken bir anda Tolstoy cevabı veriyor; bu tip şeylere akılla bilimle cevap veremezsiniz, onlar vardır ve içinizden gelir, sorgulamanın bir anlamı yok çünkü o tanrıdan gelir. Tabi, Tolstoy’un en sonunda bize tanrıyı dayatmasını bekliyordum.
Ama şunu itiraf etmeliyim ki Kiti ve Levin’in hikâyesi, o kadar naif, masum ve güzel gelişiyor ki, bu iki karakteri diğerlerinden daha çok sevdim sanırım.
Sonuca varmak istersem en temel ve yüzeysel seviyede anlatmaya çalıştım ama romana sadece bir aşk romanı olarak bakamayız. Okurken iki mükemmel hikâyeye tanık olacaksınız. Bunun yanında, psikoloji, toplum içinde insan yaşamı, yasaklılık, toplum bilimi üzerine düşünceleri de inceleyeceksiniz.
Kitap kimi zaman tempoyu çok düşürüyor ve bir ara bazı bölümlerde, hadi bit artık, tamam anladık nereye varacağını, dediğim oldu maalesef. Ama kitabın yükseldiği anlar ise unutulmaz ve okuduktan sonra nefessiz bırakacak kadar da etkili. Kitap 1062 sayfa olmasına rağmen oldukça akıcı ve mükemmel bir tercüme. Korkulacak bir şey yok kısacası.
Diğer yazılarım için: www.ekinbulut.com
Kitap adı: Anna Karenina
Orijinal adı: Anna Karenin
Yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy
Çeviri: Ayşe Hacıhasanoğlu
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları / Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi
Sayfa: 1062
Baskı: 2016
Tür: Roman
Anna Karenina – Lev Nikolayeviç Tolstoy
Arka kapak;
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, sadece toplumsal olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır. Yazar, en ünlü eserlerinden biri olan Anna Karenina’da evlilik, aşk ve ölüm konularını derin bir gözlem gücüyle ele almış, muhteşem edebi dehasıyla işlemiştir. 1875-1877 yılları arasında Ruskiy Vestnik dergisinde tefrika edilen romanın ilk baskısı 1878’de yapılmıştır.
Pek çok yazar ve eleştirmen Anna Karenina’yı gelmiş geçmiş en büyük roman saymaktadır. Tolstoy’un bu büyük eseri birçok kez sinemaya da uyarlanmıştır.
- Like
- Digg
- Del
- Tumblr
- VKontakte
- Buffer
- Love This
- Odnoklassniki
- Meneame
- Blogger
- Amazon
- Yahoo Mail
- Gmail
- AOL
- Newsvine
- HackerNews
- Evernote
- MySpace
- Mail.ru
- Viadeo
- Line
- Comments
- Yummly
- SMS
- Viber
- Telegram
- Subscribe
- Skype
- Facebook Messenger
- Kakao
- LiveJournal
- Yammer
- Edgar
- Fintel
- Mix
- Instapaper
- Copy Link
Yorum yok