16 Şub Yokyer – Neil Gaiman
Bir pazartesi uyanıyorsunuz, işe geç kalmak üzeresiniz. Garip bir şekilde, kurduğunuz alarm çalmamış çünkü. Apar topar hazırlanıp dışarı çıkıyorsunuz. Boş bir taksi size doğru geliyor ama durdurmaya çalıştığınızda sizi görmezden geliyor. Şaşırıyorsunuz ve ondan sonra çevirdiğiniz diğer taksiler de aynı tutumu gösterince sinirlenip metroya atıyorsunuz kendinizi. Bilet makinesine bozuk para atıyorsunuz ama bilet vermiyor. Diğer bütün makineleri deniyorsunuz, olmuyor. Gişedeki görevliye yüzlerce kez seslenmenize rağmen adam sizi duymamış gibi telefonla konuşmaya devam ediyor. Bir küfür savurup, turnikenin üstünden atlıyorsunuz. Kimse sizi durdurmaya çalışmıyor. Metroda insanlar sanki sizi görmüyormuşçasına, çarpıp geçiyorlar, hırpalıyor, eziyorlar. Üstüne üstlük metroya tam binecekken kapılar kapanıyor, ceketiniz kapıya sıkışıyor. Makinist fark edip duracağı yerde hızlanıyor. Ceketiniz kopana kadar koşmak zorunda kalıyorsunuz. Her neyse, güç bela varıyorsunuz iş yerinize. Fakat masanız boşaltılmış ve iş arkadaşlarınız varlığınızdan haberdar bile değil…
O pazartesi sabahı, Richard’ın başına gelenler benim kırık dökük cümlelerimle aşağı yukarı böyle…
Aklınızdan Richard’ın öldükten sonra bir hayalet olarak dünyada kalmış olması gibi bir fikir geçebilir. Fakat durum böyle değil. Richard’ın da tahmin etmekte çok zorlanmadığı tek bir sebebi var bu durumun.
Aşağı Londra’dan Door adında yaralı bir kıza yardım eden Richard, artık Yukarı Londra’nın bir parçası değildir çünkü.
Richard, istese de istemese de Yukarı Londra’nın yarıklarından düşüp, şehrin altındaki var olduğunu hayal bile etmediği dünyaya geçmek ve kendi dünyasına geri dönmek için, gölgelerin ve karanlığın şehrinde yaşamayı öğrenmek zorundadır.
“Kedi sever misin?” dedi.
“Evet.” dedi Richard. “Kedileri çok severim.”
Anaesthesia rahatlamış göründü. “But mu?” diye sordu. “Yoksa göğüs mü?”
Yukarı Londra ile pek de alakası olmayan fizik kurallarına alışmak zorunda bir yandan da.
“Evet. Eh. Bazı kişiler öldüğümü düşünüyordu. O yüzden fazla göze batmamam gerekiyordu.”
“Neden…neden bazı kişiler senin öldüğünü düşünsün ki?”
Marquis, Richard’a görmüş geçirmiş gözlerle baktı. “Çünkü beni öldürdüler.”
Uyum sağlaması pek kolay olmayacak gibi.
“O kimdi?” diye sordu Richard.
“Kendilerine Kadife derler.” dedi Door. “Gün boyunca burada uyurlar, gece olduğunda da Yukarıdünya’ya çıkarlar.”
“Tehlikeliler mi?” diye sordu Richard.
“Herkes tehlikelidir.” dedi Avcı.
Kitap gerçekten çok sürükleyici ilerliyor ve ayrı ayrı karakterleri seviyor, onların doğallığına hayran kalıyorsunuz. Yeri geldiğinde kendi dünyanızı, yargılarınızı, hatta kendi kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Aşağıtaraf mı? Yukarıtaraf mı? Richard’la bir olup, bir seçim yapmaya çalışırken buluyorsunuz kendinizi. Zaten fantezi, gizem, macera, olmayan yerler, muazzam hayal gücü, bunlar size göreyse hiç durmayın hemen edinin bu kitabı.
Özetlemek gerekirse, Neil Gaiman’ın karanlık ve gizemli üslubunda kaybolup, gerçekten şehrinizin altında başka bir dünyanın varlığını sorgulayabileceğiniz bir kitap Yokyer. Fakat bana göre illa ki yerin altında başka bir dünya olması gerekmiyor. Etrafta, gerçek dünyanın yarıklarından düşmüş ve sırf düştüğü için gözlerimizde görünmez olan binlerce insan yok mu zaten?
Kitap adı: Yokyer
Orijinal adı: Neverwhere
Yazar: Neil Gaiman
Çeviri: Evrim Öncül
Yayınevi: İthaki
Sayfa: 372
Baskı: 2014
Tür: Bilim Kurgu, Roman
#Yokyer – Neil Gaiman #Yokyer #Neil Gaiman
- Like
- Digg
- Del
- Tumblr
- VKontakte
- Buffer
- Love This
- Odnoklassniki
- Meneame
- Blogger
- Amazon
- Yahoo Mail
- Gmail
- AOL
- Newsvine
- HackerNews
- Evernote
- MySpace
- Mail.ru
- Viadeo
- Line
- Comments
- Yummly
- SMS
- Viber
- Telegram
- Subscribe
- Skype
- Facebook Messenger
- Kakao
- LiveJournal
- Yammer
- Edgar
- Fintel
- Mix
- Instapaper
- Copy Link
aylin doğan
Posted at 22:34h, 01 Ekimdaha çok yorum yazsanız ya siz 🙂