11 Mar Erzurum Yolculuğu – Aleksandr Puşkin
Puşkin’in 1829 yılında Osmanlı-Rus Savaşı zamanında Erzurum’a yaptığı yolculuğu ve orada yaşadıklarını anlattığı seyahatname tadında kitabı Erzurum Yolculuğu. Kitaba başladığınız andan itibaren sizi o zamanlara götüren eşsiz bir anlatım. Çeviri de Puşkin nişanına sahip, Ataol Behramoğlu olunca bambaşka bir heyecanla okunuyor tabi.
Kitap Puşkin’in seyahatinin ilk adımından son adımına kadar olan bölümünü anlatıyor. Bu arada yaşadıklarını hem kaleme almış, hemde ufak tefek çizimler yapmış. Puşkin tarzı bir anlatımın yanında, kitapta objektif bir anlatım yer alıyor. Savaşı sadece tek bir ulusun gözünden değil, iki ulusa verdiği zararları görerek yaşıyorsunuz. Özellikle bir yerde yaptığı betimleme beni çok etkilemişti. Yerde yatan genç bir Osmanlı askerini o kadar güzel bir dille aklımızda resmediyor ki kalıcılığı uzun yıllar çıkmayacasına bunu işliyor beynimize;
“Yolda yanlamasına uzanmış yatan genç bir Türk’ün cesedi önünde durdum. 18 yaşlarında bir delikanlıydı bu. Bir kızınkini andıran solgun yüzü henüz tazeliğini yitirmemişti. Sarığı tozlar içinde, yatıyordu. Tıraşlı ensesinde bir kurşun yarası vardı.”
Ataol Behramoğlu bu satırlar için şöyle demiş;
“Büyük bir yazarın insancıl bakışını yansıtan bu gerçekçi betim, bir savaş alanı görüntüsünü bütün tarih kitaplarından çok daha belirgin ve elle tutulurcasına gözler önünde canlandırmaktadır.”
Sadece bu satırlar değil, kitabın ilerleyen hemen hemen her sayfasında bu tarzı görebilirsiniz. Zaten bu kadar büyük bir yazarada bu yakışıyor. Daha azı ile yetinemezdik. Kendisi de aşağıdaki satırlarda bunu çok güzel açıklıyor;
“Savaşa yalnız kahramanlıkları anlatmak için katılmak benim adıma hem kendini beğenmişlik, hem yakışıksız bir şey olurdu. Ben askeri düşünceye katılmam. Bu benim işim değil.”
Bir diğer aklımda kalanlar ise Türkler ile yaptığı betimleme idi. Bizleri olduğumuz gibi anlamış olması çok güzeldi. Daha doğrusu o zamanların bizlerini anlatmış olması. Hamama gidişi, yollarda herkesin onu doktor sanması, Ermenilerin yolda gördüklerinde haç çıkarmaları ve bizde sizdeniz biz Türk değiliz diyerek taraflarını belli etmeye çalışmaları bunların hepsi çok ince çok güzel ayrıntılardı.
Ama tüm bunların ötesinde bir karşılaşma vardı ki işte o iç burkan, derinden üzen bir gerçekti. Yakın dostu Griboyedov. Karşılaşmayı Puşkin şöyle anlatıyor;
“Birkaç dakika dinlendikten sonra yeniden yola koyuldum ve nehrin yüksek kıyısına kurulmuş Gergera Kalesi’ni gördüm az sonra. Yüksek kıyıdan aşağı üç çağlayan akıyordu. Nehri geçtim. İki öküz koşulu bir kağnı, sarp yolda yokuş yukarı ilerliyordu. Birkaç Gürcü vardı arabanın çevresinde.
– Nereden geliyorsunuz? diye sordum.
– Tahran’dan dediler.
– Ne götürüyorsunuz?
– Griboyedov’u.
İran’da öldürülen Griboyedov’un Tiflis’e götürülen cesediydi bu.
Griboyedov’la bir daha karşılaşacağımız aklıma gelmezdi! Son olarak, İran’a hareketinden önce geçen yıl Petersburg’da görüşmüştük. Kaygılıydı. Tuhaf bir önsezi vardı içinde. Onu yatıştırmak istediğimde:
”Vous ne connaissez pas ces gensla: vous verrez qu’il faudra jouer des couteaux (20) demişti bana.
Şah ölür ölmez yetmiş oğlu arasındaki anlaşmazlığın bir katliama yol açacağını düşünüyordu. Yaşlı Şah hâlâ sağdı ama, Griboyedov’un kâhince sözleri gerçekleşmişti. Cahilliğe, hainliğe kurban olmuş; İranlıların hançerleri altında can vermişti. Üç gün süresince kara cahillerin oyuncağı olan cesedi, eski bir kurşun yarasının izini taşıyan elinden tanınabilmişti.”
Cehaletin gölgesinde bir büyük yetenek bir büyük insan daha yok olmuştu…
Yine bir unutulmayacak diyolog ise tutsak olan Türk komutan ile Puşkin arasında oluyor. Türk komutan Puşkin’in şair olduğunu öğrenince şairin bizde ki karşılığı ozanlardır diyor. Ozanlardan zarar gelmez diyor. Bu bizlerin, bir zamanlar nelere ne kadar önem verdiğimizi, ne kadar saygı duyduğumuzu çok net bir şekilde gösteriyor. Şimdi ki zaman ile karşılaştırdığımzıda korkunç bir uçurum olsa da o zamanlarda bunların olduğunu bilmek bile burkucu da olsa gurur verici.
Devamında daha yüzlerce anektot sayabilirim, yazabilirim. Fakat bunları benim kalemimden değil, birinci elden okumanızı tavsiye ederim.
İyi okumalar.
Kitap adı: Erzurum Yolculuğu
Orijinal adı: Voyage to Erzurum
Yazar: Aleksandr Puşkin
Çeviri: Ataol Behramoğlu
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Yayınları
Sayfa: 114
Baskı: 2014
Tür: Anı, Anlatı
Erzurum Yolculuğu – Aleksandr Puşkin
Arka kapak;
Erzurum Yolculuğu, Puşkin’in çok yönlü zekasının, kültürünün ışıltılarıyla parlayan bir yapıttır. Kafkas doğası betimlerinin, yıllar sonra, bir başka büyük yazarı, Maksim Gorki’yi etkilemiş olduğu rahatça söylenebilir. Savaş alanı betimlerinin ise, Sivastopol’da ve hatta Savaş ve Barış’ta Lev Tolstoy’u derinliğine etkilemiş olduğu açıklıkla görülebilmektedir. Goryuhino Köyü Tarihi adlı metin, romantiklerin “tarih” anlayışına karşı yazılmış bir “parodi”dir. Puşkin, köylünün de tarihselliğe hakkı olduğunu yergisel, ironik bir dille anlatıyor. Goryuhino Köyü Tarihi’nin ironik anlatımın arkasında, toprak köleci Rus köylü yaşamının gerçekçi betimlemeleri ve tipleri yer almaktadır.
- Like
- Digg
- Del
- Tumblr
- VKontakte
- Buffer
- Love This
- Odnoklassniki
- Meneame
- Blogger
- Amazon
- Yahoo Mail
- Gmail
- AOL
- Newsvine
- HackerNews
- Evernote
- MySpace
- Mail.ru
- Viadeo
- Line
- Comments
- Yummly
- SMS
- Viber
- Telegram
- Subscribe
- Skype
- Facebook Messenger
- Kakao
- LiveJournal
- Yammer
- Edgar
- Fintel
- Mix
- Instapaper
- Copy Link
Chip Tuning
Posted at 15:44h, 01 NisanTeşekkürler…
Bence çok yararlı bir paylaşım olmuş.
Erzurum’ lu ve okumayı çok seven birisi olarak okumam gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
En kısa zamanda…..